13 Ekim 2010 Çarşamba

çok boş adam

benim büyük dayımdır bu adam.

levent kırca sözlükte yazar olsaydı, "vurunca tangır tungur ses çıkartır, o kadar boş adam yani" diye esprisini yapardı, ama allahtan yazar değil.

ilkokul mezunudur benim büyük dayım. günümüzde yaşı elli küsuru bulmuştur.

ailesinin ilk çocuğudur. okumamıştır, imkanlar dahilinde şımarık büyümüştür. çok yaramazmış, anneannemden çok sopa yermiş ufakken. annemin harçlığını çalmış yıllarca, "anneme söylersen harçlığını aldığımı, ben de seni müdüre söylerim" diye tehdit edermiş. annemin aklı erince bu yöntemi küçük dayım üzerinde uygulamaya başlamış.

ilkokuldan sonra okumamış. dedemin ayakkabı atölyesinde çalışmaya başlamış. anneannem, "serseri arkadaşlarıyla takılmasa belki okurdu" diyor.

askere gitmiş gelmiş. çenesi çalışan bir adam olduğu için herkes tarafında sevilirmiş. anneannemin abisi, yani büyük babam en çok bu yeğenini severmiş, neyini severmiş bilemiyorum.

otuz küsurunda evlenmiş. sözlendiği, hatta nişanlandığı bazı kızları bırakıp gitmiş. nedeni yok sanırım, canı istememiş, sözlendikten falan sonra "napıyorum, kim bu kız ya" demiştir belki de. sonunda birini bulmuşlar işte, evlendirmişler.

oldum olası kovboy filmlerini sever büyük dayım. kocaman bir bedenin içinde büyümemiş bir çocuğun ruhu gizlidir. bedeni çok büyüktür, çünkü evliliği mutsuzdur, sürekli yengemle kavga eder. mutsuzluğunu gırtlağına vurmuştur, kendimi bildim bileli ne bulsa nefes almadan yer, bir tabak daha ister onu da yer. belki de yemek yerken hiçbir şey düşünmemektedir, hayattan kaçışı yemek yediği anlarda bulmaktadır. daha hızlı kaçmak için daha hızlı yemektedir.

en sonunda kalp krizi geçirdi. anjiyo falan oldu ama çok korkuyor doktorlardan. şeker hastasısın dediler bir de üstüne, hayattan kaçabildiği dakika sayısını minimuma indirdiler. sigara yasakmış, içmedi aylarca ama dayanamadı. ölüm korkusu azaldıkça yavaş yavaş yine sigaraya başladı, yine abur cubur yemeye başladı. iki kilo üzümü televizyon izlerken yutardı eskiden, şimdi daha az yiyor, "yeme!" diyor karısı ama kavga ederek diyor, sadece ağzına sıçmak için diyor belki de.

bir kızları oldu. kız aynı annesiyle babası gibi, okumayacak, mümkünatı yok. sanat lisesine sokmaya çalıştılar, hayatında resim yapmamış bu kızı güzel sanatlara sokmak için sayısız torpil koydular araya. olmadı, çizim mülakatlarında siktiri çektiler haliyle. kızın da okumada gözü yok zaten, şimdi lisede, çakıyor arada, hoca falan tutmaya çalıştılar, umurunda değil kızın.

dayım diyordum, sigara içer, kahveye iner kahve içer, nargile içer. balkona çıkar saatlerce bakınır aşağılara, sahile iner bakınır, çarşıya iner bakınır. çok dalgacıdır, anneannemden tut cumhurbaşkanına kadar herkesle taşak geçer. "sen bizi güldürdün, allah da seni güldürsün" sözünü çok işitmiş hayatı boyunca, ama allah güldürmemiş onu. hobisi yok, kitap gazete okumaz, sinemaya gitmez. dedemden kalan işler yürümedi, şu anda bağkur emeklisi, maaşı var en azından. başka ne isteyebilir ki insan.

hobisi yok dedim ama gezmeyi sever. cebinde para yoktur ama ailesiyle bir yerlere gezmeye giderler, sonra küçük dayımdan borç istemeye gelir. ailecek tüketmeye hasrettirler, paraları olsa da olmasa da en gereksiz şeyleri alırlar. dayım belki karısının bileziklerini sattırabilse neler alacak ama yengem cin tabi, "kendin bul para!" diyor dayıma. sonra kızıyla kendisine elbise alıyorlar. dayım kahveye gidiyor, sigara içiyor, çay içiyor.

çok boş adamdır benim büyük dayım. hayat tuhat geliyor bazen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder