"insan katıksız bir sosyal varlıktır" demek, "senin diğer insanları sevmekten başka şansın yoktur" demek olduğundan biraz gülünç kaçmaktadır. insanları sevmemek de zaten ne olursa olsun insanların sevilemediğine işaret eder ki, sosyal bir varlık olduğu iddia edilen bir bireyin asosyal ve iletişimsiz olabileceğine kanıttır.
herkesin aslında insanları sevme kriterleri vardır ama insanlar bunları bilemezler. konuşkan insanların arkadaşları da genelde konuşkan insanlardan oluşur, bu kişinin suskun bir arkadaşının da başka bir meziyeti vardır ki arkadaş olunmuştur. hangi cins insanlardan hoşlandıklarını dillendiremeyen insanlar kibarlık olsun, şirinlik olsun diye "sana kanım ısındı", "sende şeytan tüyü var" gibi bir takım embesil cümlelerle karşısındaki kişi ile sosyalleşebileceğini beyan etmektedir. karşıdaki insan da bu tür şirinliklerden hoşlanıyorsa arkadaş olursunuz. bu bir uyumdur, hacı hacıyı mekkede ibne ibneyi dakkada bulur atasözümüzün gerçek hayattaki izdüşümüdür. herkes herkesle arkadaş olamaz, itici bulduğu, hoşlanmadığı, kıskandığı insanlar hep olacaktır. "sana kanım ısındı" demek "muhabbetin hoşuma gitti, beni eğlendirdin.." manasına gelir. pek konuşkan olmayan kişilere "sana kanım ısındı" cümlesi diye pek nadiren söylenir mesela.
insanları sevmek kavramı biraz palavradır zira insanları ikiyüzlü, çıkarcı, piç vb. sıfatlarla kalıplara sokan kişilerin insanları sevme şansı yoktur. örneğin tanıdığı insanların yarısı şerefsiz olan birisi çoğu insanın şerefsiz olduğu sonucunu çıkartır, insanoğlu çiğ süt emmiştir falan der ve ilişkilerinin çoğunu da çıkara temellendirir, bağlanmaktan kaçınır. ya da diğer insanların gerizekalı olduğunu düşünen bir insanın haksız olduğu ispatlanamaz vs. insanları yargılamak ya da kendince kalıplara sokmak bir haktır.
çok arkadaşı olan ya da insanları sevdiğini söyleyen kişilerin ikiyüzlü olma ihtimali de vardır. biraz düşününce insan ilişkilerinin çoğunun çıkara dayalı olduğu görülebilir, yani adamına göre muamele söz konusudur. güler yüz istiyorsanız güler yüz göstermelisiniz, bu bir kuraldır, ama tüm insanların kendisine güler yüz göstermesini isteyen birisinin herkese iyi davranması, herkesin suyuna gitmesi bu kişinin samimiyetini sorgulama sebebidir. lerzan mutlu, bir kaç yıl önce televizyonda, telefonla programa katılıp da kendisini sert bir şekilde eleştiren hatta dalga geçen bir bayana "olsun ben sizi yine de seviyorum" cümlesini sarf ettiğinde "siz beni tanımıyorsunuz, beni nasıl sevebilirsiniz ki, bu mudur yani" karşılığını almıştı hatırlarsanız. bu diyalog, dediklerime birebir bir örnektir.
insanları sevmeyen birisinin en az bir nedeni vardır. bu nedeni anlayamayan insanlar inatla insanların sevilmesi gerektiğini kişiye dayatmaya uğraşır ki bunun temelinde de zaten diğer insanlarca sevilmeme korkusu yatmaktadır. diğer insanlarca sevilmek için düşüncelerinden, hislerinden fedakarlık yapan bizler değişen ölçülerde ikiyüzlü orospu çocuklarıyız. okulda herkesle iyi geçinen o eleman var ya, insanları sevmiyor aslında. seninle kurduğu yüzeysel muhabbetin aynısını ayşeyle, mehmetle de kuruyor. herkesle dost olan bu samimi eleman, sınav haftasında herkesten güler yüzle ders notu isteyip kolayca topluyor ve muhtemelen sonra yüzüne bile bakmayacak.(bir gün işim düşer diyorsa başka tabi) aslında bu eleman beni salak, ayşeyi kevaşe, mehmeti de piç olarak kalıpladığı halde çıkar amacıyla bizimle iyi geçinmeyi seçti. onun çıkarı ders notu toplayabilmek, çevre yapabilmekti. peki insanları seven bir kişi olduğunu söylüyorsan, senin çıkarın nedir acaba ki aptal, serseri, şerefsiz vs. olduğunu düşündüğün insanlarla iyi geçiniyorsun, bunu bir düşün.
sapla samanı birbirinden ayırmak lazım, insan sevgisi ile çıkarcılık biraz da olsa farklı şeyler. sevdiğin kadar sevilirsin mantığı bu noktada diğer insanlarla ne kadar sosyalleşme çabası gösterirsen onlar da seninle o kadar sosyalleşir mantığına kayarsa hoş olmaz, kaymamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder