9 Ekim 2010 Cumartesi

kötülük yapma sebepleri

gereksiz pek çok insan gibi ben de kendimi iyi bir insan olarak görüyordum. bu hayat çok basitti, bakkala gidersiniz, para verir ve karşılığında alabileceğiniz bir şeyi alırsınız. paranız azsa istediğinizi alamazsınız, paranız çoksa da bakkal para üstü verir. paranız yoksa bir şey almadan dükkanın önünden geçer gidersiniz. bakkalı dövmek, bir şey araklamak, kasayı soymak, sahte para vermek, dükkanı kundaklamak kötü şeylerdir. bu yüzden hayat basitçe akıp geçer ve siz fark etmezsiniz bile.

herkesin özünde iyi olduğu obezkirpi evreninde bu tekdüzelik, bir gün bakkala gidip de sigara alamamam ile sekteye uğradığında, güçteki dengesizliği fark ettim. zira bakkala her zamanki kadar para verdiğim halde her zamanki gibi winston boxımı uzatmamış, onun yerine " beş lira elli kuruş vereceksin" diyerek hayatımı alt üst etmişti. "bakkal efendi niye böyle ibnelik ediyorsun" diye sordum. bakkal neden daha fazla paramı almaya çalışsındı ki, ne olmuştu bu saygıdeğer, bu efendi esnafa?

zam geldiğini anlattı. daha fazla para istemişlerdi ondan, yoksa ona da sigara vermeyeceklerdi. sigara satamazsa bu piyasada tutunamazdı, o da evini ipotek ettirmek pahasına zamlı fiyattan sigara almak zorunda kalmıştı. büyük kötülük etmişlerdi ona, o da bana kötülük etmek zorundaydı artık. "amına koyyım" diyerek beş lira elli kuruşu eline saydım ve dünyaya isyan ederek dışarı çıktım.

hemen bir parka oturarak paketi açtım, bir sigara yakarak insanların kötülük etme sebeplerini düşünmeye başladım. kimse durup dururken birisine kötülük etmezdi. demek ki birisi kötülük ettiği vakit, siz de birilerine kötülük etmeliydiniz. böylece güce denge getirilebilirdi. ne yazık ki ben de kötülük etmek zorundaydım. kaderin böylesine lanet ederek arka arkaya sigara içtim. ne yapmalıydım?

sistemin çarklarının bir şekilde dönmesi gerekiyordu. bakkala zaten daha yeni kötülük etmişlerdi, ondan gofret falan aşırmak yerine bir başkasını bulup ona kötülük yapmaya karar verdim. biraz düşünüp kurbanımı seçtim. sigaraya gelen zammın bedelini ödeyecek günahsız insana hemen bir telefon açtım ve "gece bir yerlere gidip içelim" dedim. iyi bir insan olduğu için kabul etti zavallı. henüz iyi bir insandı, henüz...

akşam ortamlara akıp içtik sıçtık. ve ben, hesabı ödemeden fırr diye tüydüm. hesap bu zavallı insana girmişti, böylelikle bana yapılan kötülüğün intikamını birilerinden almış olmuştum. vicdanım yine de pek rahat değildi, bu naif insan benim yüzümden birilerine kötülük yapacaktı. insanlar belki de özlerinde kötü varlıklardı, tek ihtiyaçları birazcık bahaneydi. bu bahaneyi eline tutuşturuvermiştim ve bu hikayede benim rolüm bitmişti. bana yapılan kötülüğü başkasına forwardlayıp hayatın tekdüzeliğine geri dönüyordum.

...

ertesi gün sigarayı bundan sonra hep zamlı fiyattan alacağımı hatırladım ve canım sıkıldı. bir süre boyunca yine birilerine ufak kötülükler yapmam gerekecekti. ama insanoğlu kendisine kötülük yapılmasına bile alışabiliyordu, bir kaç gün sonra sigara zammını bile unutacaktım.

bakkala gidip adamın yüzüne baktığım zaman bir gözünün mosmor olduğunu fark ettim. "noldu abi hayırdır" diye şaşkınlıkla sordum, belli ki sağlam bir yumruk yemişti zavallı. dün gece dükkanına gelen bir sarhoşun para vermeden içki almak istediğini, haliyle içkiyi vermeyince de bir anda yumruk yediğini söyledi; ve o anda her şeyi anladım..

insanoğlu özünde kötü olduğu için bütün bunların olması için bir kıvılcım yetmişti. dün bakkal bana zamlı sigara satıp da bana kötülük ettiği zaman, ben de arkadaşıma hesabı kanırtmıştım. o da eve gidince çok kızmış, o kızgınlıkla sevgilisiyle kavga edip onu bir anda terk etmişti. terk edilen sevgili de ev arkadaşından bunun acısını çıkartmış, başka biriyle eve çıkmak istediğini söyleyerek onu dımdızlak ortada bırakmıştı. ev arkadaşı telefonda annesiyle kavga etmiş, anne babayla kavga etmiş, baba da okuyan diğer kızını arayarak kavga etmiş ve bundan sonra ona daha az para yollayacağını söylemişti. buna öfkelenen kız bu sinirle bir bara giderek bir oğlanı gözüne kestirerek oğlanı tavlamış, ve ne yazık ki oğlanın sevgilisini aldatmasına sebep olmuştu. aldatılan kız da bir şekilde bunu öğrenmiş ve soluğu barda alarak iki erkeğe birden yavşamaya karar vermişti. birbiriyle arkadaş olan bu iki erkeğin, bu kız yüzünden arası bozulmuştu. arkadaşının bir kız için böylesi götleşebileceğini gören elemanlardan biri kızdan da arkadaşından da tiksinerek kendi kendine içmeye koyulmuştu. ama çok içtiği için eve taksiyle dönerken yüzsüzce taksiye kusmuş, özür bile dilemeden siktir olup gitmişti. taksici oğlanı bıraktıktan sonra çok öfkelenmiş ve gecenin bir yarısı sokakta gördüğü evsiz bir şarapçıyı zevk için gözüne kestirip dövmüştü. şarapçı da "anasını sikeyim böyle hayatın" diyerek bizim bakkala gelmiş ve şarap istemişti. bakkal da vermeyince bakkala bir tane geçirip şarabını alıp kaçmıştı.

bütün bunları nasıl anladığımı sormayın, neticede obezkirpi evreninde avatar halinde gezinen ulu biriydim.

olaylar böyle kalacak, kötülük çemberi tamamlandı sanmayın. bakkal eve gidince o sinirle karısını dövmüş, karısı da sabah çocuğunu dövmüştü. çocuk bunun üzerine arkadaşının kalemini çalacaktı...olaylar çok genişleyecekti, bu sadece başlangıçtı.

sigaramı alıp bu uğursuz dükkandan uzaklaştım ve yine parka gidip sigara içerek düşünmeye koyuldum. bütün bu kötülükleri başlatan, sigaraya zam yapan devlet miydi acaba? hayır, devlet sigaraya neden zam yapmıştı bunları da düşünmek gerekiyordu aslında. düşünmek yerine kalktım ve bir iyilik yapmak istedim. böylece bir iyilik akımı başlatacak ve dünyanın daha güzel bir yer haline gelmesini sağlayacaktım.

yolda selpakçı küçük bir çocuk gördüm. hemen yanına gittim, selpak istedim. karşılığında da cebimdeki tüm bozuk paraları avucuna döktüm. iyilik yapmak bu kadar kolaydı işte, gözümüzde büyütmemeliydik.

"abi, neden bana iyilik yapıyorsun" dedi selpakçı. "dünya daha güzel bir yer olsun diye yavrum" diye yanıtladım. selpakçı da "nah sana o zaman" diyerek gömleğime tükürdü ve koşarak uzaklaştı.

şok olmuştum, nedendi bu kötülük. halbuki ona iyilik yapmaya çalışmıştım.

güçteki dengesizliğin sebebi şuydu; insanoğlu iyiliğin, kötülüğün ayarını bilemiyordu. önemsiz sayılabilecek bir kötülüğü karşı tarafa ya da üçüncü bir kişiye orantısızca yansıtabiliyordu. ya da iyilik yapıp karşılığında çok büyük şeyler bekliyordu. karşılık beklemek bile fenayken insanın kendince vardığı yanlış yargılar bu dünyayı bok gibi bir yer haline getiriyordu. bazen kötülüğe ya da iyiliğe o kadar düşmüş oluyorlardı ki bu selpakçı piç gibi onlara ne yapsanız bir şeyleri değiştiremiyordunuz. her insan aynı olsa, herkes aynı dereede iyi ya da kötü ya da boş adam olsa, bu dünya stabil ve güzel bir yer olabilirdi ama bu haliyle, biz bir şeyleri sadece mikro düzeyde etkileyebilirdik.

insanoğlu özünde yine de kötüydü, kötü kalacaktı. vicdanımız çok etkisizdi, kötülük yaptığımız zaman bize dalkavukluk etmede üzerine yoktu ibnenin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder