13 Ekim 2010 Çarşamba

mezun olduğu üniversiteyi özlemeyen insan

< "4 senemi gecirdigim canim okulum" triplerindeki insanlarin zitti olan insan evladidir. > diye başlıyor mezun olduğu liseyi özlemeyen insan başlığındaki ilk entry.

üniversite liseden farklıdır. üniversite öğrencisi, lise öğrencisinden çok farklıdır. lisesini seven birisi için, lise hayatında çok önemli yer tutar. henüz tam bir birey olamamışken, hayatını etkileyen, saatlerini günlerini geçirdiğin bu yere stockholm sendromundakine benzer bir bağlılık duymamak zordur. dünyan evin ve okulundan ibaret sayıldığından, genelde ya büyük bir sevgi ya da büyük bir nefret beslenir bu kuruma.

üniversiteye gitmeden önce, bundan sonra hayatında olacak değişiklikler, yeni çevren, özgürlük vs üzerine hayaller kurulur. lisesini çok seven insanlar bile bu tür bir değişime girmekten heyecan duyar.

üniversiteye girdikten sonra, pek çok kimse lisesini özler, arkadaşlarını özler, kaç yılını verdiği bir çevreden sonra yeni bir çevre oluşturabilme ve adaptasyondaki zorluklar, liseye duyduğu özlem olarak geri dönebilir.

bu insan bir gün üniversitesinden de mezun olur. peki üniversitesini özler mi?

lisesini özlemeyen insan sayısına göre üniversitesini özlemeyen insan sayısı tahminimce çok daha fazladır. onsekiz yaşını bitiren bir birey, hayatının ev ve okulundan ibaret olmadığını fark etmiştir. bu sebeple üniversiteye lisesi kadar bağlanmaz. lisedeki öğretmen öğrenci ilişkisi hemen hemen tüm üniversitelerde başka bir boyuttadır, profesörünü annesi-babasının yerine koyabilecek pek kimse yoktur herhalde. yüz kişilik anfilerde derse girip çıkan bir birey "biz 10-cyiz, adamı sikeriz olm" diye bir mottoya bürünmez. zira sınıfta samimi olabileceği kişi sayısı, sınıfı sahiplenmesine yetecek kadar değildir. kendi tayfasıyla takılır, gerisini boşverir. lisedeki gibi derslere zorunlu katılım: başkasına imza attırma vs teknikler var, sınıfta sürekli aynı kişinin yanında oturma ya da dersi takip etme zorunluluğu olmadığından, lisedeki gibi kaçınılmaz bir bağ kurma söz konusu değildir.

üniversite hayatı özlenebilir, lise denen devlet dairesinden sonra üniversitede özgür olduğunu hisseden, üniversite özgürlüğünden sonra işe girip şaftı kayanlar üniversitedeki hayatlarını özleyebilirler. benim kastettiğim, bir okul olarak üniversiteyi özlemeyen insandır.

üniversiteyi özlemeyen insan, üniversitesine bağlılık duymamasının yanında, üniversitesinden memnun olmaya da bilir. şöyle ki;
-üniversitedeki öğrencilerin genel profili kendi karakteriyle uyumsuz olabilir. örneğin x özel üniversitesine burslu giden sıradan bir genç, kendisinin onlar gibi spor araba merakının olmadığını, tüm kızların tikky olduğunu vs fark ettiğinde üniversitesinden nefret edebilir.

-istemediği bir bölümü seçenler ya da seçtikleri bölüm için "yanlış bölüm seçmişim ben, ben aslında x olmalıydım" diyenler üniversitelerini sevmezler. bu kimseler okumaktan zevk almazlar, okularını bırakabilirler ya da zorlaya zorlaya mezun olup ileride "benim hayatımı üniversite sikti attı" diyerek nefretlerini sunarlar.

-üniversitede derslerin çok zor olduğunu düşünüp okuldan soğuyabilirler. mesela bir kişi hep tıp okumak istemiştir. sonra tıbbı kazanır ama derslerin zorluğundan kafayı yer, okuldan nefret eder. derslerden kalabilir, sınıf tekrarı yapabilir bu da üniversitesine duyduğu nefreti arttıracaktır.

-üniversitedeki eğitimden memnun olmayan insanlar, ezberci eğitim, yeterli bilginin verilmemesi, hocaların ilgisizliği ya da karaktersizliğinden vs dolayı da okullarını sevmeyebilir. "okul bana bir şey vermedi" der, mezun olunca kendini geliştirir.

-üniversite imkanları yetersizse de okul sevilmeyebilir. lablarda kırık dökük aletleri görünce, sosyal etkinlikler olmayınca, şenliklerden memnun kalınmazsa da üniversite için iyi şeyler düşünülmez.

bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı, bu insanlar mezun oldukları zaman üniversitelerini anarken " keşke o eski günlere dönebilsek" demezler. üniversitelerini özleme nedeni bulamazlar, zaten bir kaç sevilen arkadaşla istediği zaman iletişim kurabiliyorsa, üniversite bir süre sonra "yaşandı ve bitti" denilerek anılmayacaktır bile.

1 yorum:

  1. ne vakit bir okul bittiyse, kapısından içeri dahi girmemişimdir bir daha. verdiği dostlar da üniversitenin kaderiyle birdi. ikisine de zaruretten bağlandık. 'okul' dediğin saygısız bir müessese efenim. ne işim olur.

    YanıtlaSil